İNGİLİZCE ÖĞRENMENİN 41 SIRRI NEDİR ?
1. Dil öğrenmek bir “nedene” bağlı olmalı ve ihtiyaç olmalı.
Örneğin: İnsan hiçbir nedeni yokken Kırgızca dilini öğrenir mi? “
Neden” dil öğrenmeniz gerektiğini çok iyi bilmelisiniz.
“Neden” genel değil, tamamen size özgüdür. Sizin kendi kişisel nedeninizdir. “Neden” dil öğrenmek zorunda olduğunuzun gerekçelerini madde madde Türkçe olarak yazarak yapın.
2. İşi bilen kişilere itibar edin.
İngilizceyi öğrenememiş kişilerin tavsiyelerine itibar etmeyiniz. Araba kullanmasını bilmeyen birisinden araba kullanma hakkında tavsiye almak ister miydiniz?
3. Dil öğrenmek hayatınızda elzem olmalı ve önemli bir ihtiyacı karşılamalıdır.
Dil, “sadece öğrensem iyi olur, bir öğreneyim, kenarda dursun, lazım olunca yabancı dilimi kullanırım” demekle olmaz. Zaten yabancı dil, bir tarafta durmaz. Ciddi bir ihtiyacı karşılamalıdır.
4. Dil öğrenmek kolay değildir.
Belli bir disiplin, azim ve çalışmayı gerektirir. Kısa yol olsa, önce biz kısa yoldan öğrenirdik.
5. Dil öğrenmek nankör müdür?
Dilin ne kabahati var? İnsanların bazıları nankördür! Örneğin, buz tutmuş bir yokuşta kızağı yukarı ittiriyorsunuz. Eğer ittirmeyi durdurursanız, geri gidersiniz, bunun için düzlüğe çıkıncaya kadar hep yukarı ittirmeye çaba sarf etmek zorundasınız. Dil öğrenmek de böyledir. Kesintisiz çalışmak ve hep ilerlemek zorundasınız. Hep böyle mi olacak? Belli bir eşiği geçtikten sonra düzlüğe çıktığınızda artık aynı zorluğu duymayacaksınız. Keep going. Vazgeçmeyin: Never give up !
6. Dil öğrenmenin aşamaları:
a) İlk öğrenmeye başladığında, öğrenci anlamaz, konuşamaz, çok sıkılır. Mutsuzluk.
b) Anlar hale gelir, konuşmak ister, kelimeler cümleler aklına zor gelir. Sıkıntı. Mutsuzluk.
c) Anlar, biraz biraz konuşmaya başlar. Dil öğrenmekten artık hoşlanmaya ve keyif almaya başlamıştır. Artık kritik eşiği geçmiştir. Dil öğrenmeğe istekli olarak devam eder. Mutludur.
% 95 kişi b) şıkkındaki durumda vazgeçer; biz gibi - dili öğrenenler- bu aşamada bırakmayıp azimle devam edenlerdir. Sadece, bırakmayıp devam edenlerdir. Bırakanlar hep yokuşla karşılaşacaklarını zannederler ve bırakırlar. Sonra tekrar başlarlar, tekrar bırakırlar. Aslında, biraz daha ilerleseler düzlüğe gelecekler. Vazgeçerler. Onları, “dil öğrenmek nankördür” kulübüne kayıt edeceğiz. İçleri rahat ve İngilizceyi öğrenemedikleri için artık bahaneleri var. Neden? Dil öğrenmek (onlara göre) nankördür.
Çocuklar, bilgisayar oyununun nasıl öğrenileceği konusunda zorlansa da hiç vazgeçeni duydunuz mu? Sadece bırakmaz, vazgeçmez ve ilerlemeye devam eder ve öğrenir.
7. Akılsızdan akıl almayın:
Dil öğrenemeyenler akıl verir.
Şu Audio CD’yi en az 10 kez dinle dersiniz; Öğrenci der ki: Ben CD yerine, film izleyeyim. Film izlemek o öğrenci için çare olsaydı, zaten film izle diye tavsiye ederdim. Madem dil bilmeyi – öğrenmeyi biliyor, o zaman öğretmene niye soruyor? Ondan ders alıyor? Çünkü, eğlenceli ve rahat ortamı istiyor. Bu kişilerin - denileni yapmayıp; kendi fikirleri doğrultusunda davranmak isteyenlerin dil öğrenme konusunda 150 yıllık bir süreye daha ihtiyaçları olacaktır. Doktor size şu ilacı kullan dediğinde, siz kendi istediğiniz ilacı mı kullanıyorsunuz? O zaman doktorda ne işiniz var ?
8. Konuşabilmek mi istiyorsunuz, susun, dinleyin:
Önce dinleyin. Konuşmak istiyorsanız sınırsız dinlemeye; yazılı anlatım yapmak istiyorsanız, sınırsız okumaya ihtiyacınız var.
Yılda 5 hikaye okumak ile dil öğrenilseydi, herkes 15 dil öğrenirdi! Ne yapacaksınız? Sınırsız okuma ve dinleme.
Non stop – durmaksızın listening yapın. Öğrenemeyenler, ısrarla dinleme “listening” yapmıyorlar. Kulaktan girmeden ağızdan çıkmaz. Input – output.
Bir bebek 1 yıl neden konuşamıyor? Eğer konuşabilseydi, 1 yıl susmayacaktı. Dili öğrenemeyecekti. Dinlemeye, öğrenmeye ihtiyacı var.
9. Başarının bedelini pazarlıksız ödeyin. Çalışma bedelinde kendinizle pazarlığa girişmeyin.
Hiç kimse bedel ödemeden başarıya ulaşmaz. Bedeli, para anlamında kullanmıyorum. Bedel, gerçekten yapılması gerekeni kişisel olarak eksiksiz yapmaktır. İngilizce öğrenenler, bu bedeli ödemiştir. Binlerce sayfa okuma, yüzlerce saat dinleme, ders çalışma, kararlılık, azim, hedefli ve planlı çalışma bunların bazıları. Kolaycılık arayanlar, kolayca başarısız olurlar. Nasıl ki, insan zayıflamak için gerekeni yapmak zorunda ise, dil öğrenmek için de GEREKENİ yapmak zorundadır. Herkes zayıflamak istiyor ama kimse spor yapmak istemiyor.
10. Kısa sürede İngilizce öğrenilir mi?
Bir ayda İngilizce öğreneceksiniz, uyurken dil öğreneceksiniz gibi söylemlere itibar etmeyin. 1 ayda sadece başlangıç yapılabilir. Belli birkaç yapı, cümle ve kelime öğrenilir.
11. Seviyeniz, sandığınız veya size söylenen seviyeniz olmayabilir:
Herhangi bir yerde, kursta vs. bir kitap size okutulduysa ve kitabın üzerinde örneğin pre-intermediate yazıyorsa, o “kitabın seviyesidir”. Sizin seviyeniz değil. Kendinizi dünya çapında pre-intermediate sanmayınız. pre-intermediate olmak için dünya çapında belli sınavları dinleme – konuşma- okuma ve yazma olarak başarabilmeniz gerekir. Bu kişiler, başka bir İngilizce kursuna yazıldıklarında kendilerini pre-intermediate seviyesinde olduklarını sanarak bir üst intermediate kursa başlamak istemektedir. Dil kursu da haklı olarak bir seviye belirleme sınavı yapmak isteyecektir. İtiraz etmeyin. Ancak bu dil kursunun sizin 4 becerinizi tek sınavda ölçebileceğini de pek tahmin etmiyorum. Örneğin, sınavda konuşma, dinleme ve yazılı anlatım sınavı yapılacak mı? Genelde okuma - anlama ve test yapılmakta, dil ve kelime bilgisi ölçülmektedir. Bir kursa gelen öğrencinin genelde eline birkaç sayfa soru verilip, “otur bir odada çöz getir” denmektedir. Evet, ilk aşama için olabilir; ama bir öğrencinin 4 düzeyinin de ( Dinleme, konuşma, okuma ve yazılı anlatım ) ölçülmesi hakikaten gerçekleşecek midir? Seviye tespit sınavı güvenilir midir?
12. Kendinizi bilerek veya bilmeyerek kandırmayın.
İngilizce öğrenmeyi sevmiyorsanız ve İngilizce size Dünyanın en zor dili geliyorsa, problem yok, birkaç ay Rusça çalışın, Kiril alfabesi ve Rus Dili gramerini öğrenin. Eminim ki, İngilizce sizin en sevdiğiniz ve en kolay öğrenilen, en basit diller sıralamasında 1. Sıraya yerleşecektir. Nereden biliyorum? Kendimden. Öğrenci, dil öğrenmek için gerekenleri yaptığını sanabilir ve buna inanabilir. Sizin yaptıklarınız ile gerekenler aynı olmayabilir. Dikkat. Her zaman az çalışma vardır; hiçbir zaman çok çalışma yoktur. Çok çalışmanın zararı yoktur, sonuçta başarı gerçekleşir.
13. Dil öğrenme isteğiniz ne kadar kuvvetli?
“Neden” çözüldükten sonraki “nasıl” aşaması daha kolaydır. Bilgine bir kişi sormuş: “Bende senin gibi nasıl bilgin olabilirim?” diye. Bilgin, hiç cevap vermeyip, soru soranı doğru denize sürükleyip suyun içine kafasını sokmuş. Neredeyse boğulacakken serbest bırakıp nefes almasını sağlamış. Boğulma noktasına gelen kişiye sormuş: “Biraz önce neyi çok istedin?” “Nefes almayı çok istedim”, demiş. “İşte, bir şeyi şu andaki gibi nefes almak kadar hayati anlamda çok istersen öğrenebilirsin” demiş.
Sizin dil öğrenmeyi isteme dereceniz ne kadar kuvvetli?
14. Dil öğrenmeyi tamamen ve SADECE öğretmenden, kurstan, internetten kısaca, bir başkasından beklemeyin.
Oturun, odaklanın, kendinizi verin ve süper çalışın. Kendine yardım etmeyene kimse yardım edemez. Hiç kimse sizin yerinize çalışamaz. Kendinizi çalışmaya gömün.
15. Dili devamlı çeviri yaparak, - özellikle başlangıç ve orta seviyelerde – öğrenmeye çalışmayın.
Öğrenemezsiniz. İlkokul öğrencilerine dahi çeviri ödevi verildiğini görüyorum! Her yapının kafanızda Türkçe birebir karşılığını ararsınız, böyle bir şey yok. Örnek: İngilizcede sigara içmek: “smoke”, drink değil. “Present Perfect Tense” ile aynı olan Türkçede böyle bir zaman yok.
Biz “seviyorum” diyoruz. İngilizce’de “I am loving” demiyoruz.
Rusça’da şimdiki zamanda “to be” fiili yok. Kullanılmıyor. Я – учитель. Rusça’da ben ( erkek) öğretmenim demek. Я = ben. Учитель = öğretmen. Bu cümlede fark ettiğiniz gibi fiil hiç yok. Bu nedenle, yeni İngilizce öğrenmeye başlayan bir Rus, kendi anadilinden esinlenerek –öyle düşünerek “I am a teacher” cümlesini yanlış ve eksik olarak “ I teacher” olarak kuruyor. İngilizce’de pre-intermediate seviyesine gelmeden çeviri yaparak öğrenmeyin. Sakatlanırsınız.
16. İleri düzey soru sormayın ve öğrenmeyin.
Eğer tecrübesiz bir öğretmene, henüz gerekmeyen çok ileri düzey bir soru sorarsanız, o da cevabı bilmiyor demesinler diye size açıklarsa, yandınız. Sakatlandınız, geçmiş olsun. Şu ana kadar öğrendiklerinizi de kafanızda karıştırırsınız ve hep birlikte bataklığa gidersiniz. Örneğin daha “simple present tense” yeni öğrendiniz ve “past perfect tense” merak ettiniz. Merak etmeyin. Felaket. Tecrübeli ve işini bilen öğretmen açıklamaz, doğrusu da budur. Vakti gelmeden öğrenmeye çalışmayın. 4 işlemi yeni öğrenen, trigonometriyi merak ederse ne olacak?
17. Dil öğrenmek için yurt dışına gitmek şart mı?
Cevap: Hayır. Hatta belli bir düzeyde İngilizce öğrenmeden ve alt yapıyı kurmadan asla gitmeyin.
18. Kendi işinize düşeni yapın. Çalışın. İngilizceyi SİZ öğreneceksiniz. SİZ çalışacaksınız.
19. Ciddi okuma yapın.
Her gün mümkünse kafanızı kaldırmadan 1 saat okuma yapın. Vaktiniz yoksa yarım saat. Tekrar söylüyorum. HER GÜN. ( Hafta sonu tatili yok).
20. Sınırsız dinleme yapın.
“Ben dinlemeleri şarkı dinleyerek yapıyorum” derseniz, şarkıları öğrenirsiniz, İngilizceyi değil.
21. Dil öğrenme alışkanlığı edinin.
O kadar çok ve sıklıkla İngilizceyi öğrenmeye çalışın ki; artık sizde alışkanlık olsun.
22. İngilizce rüya görün. Şaka değil. Bu konuyu ayrıca detaylı olarak ayrı bir konuda anlatacağım.
23. Çok hızla ilerlemeyin.
Dil öğrenirken, çok kısa zamanda çok ilerleme kaydedeceğiniz beklentisi içine girmeyin. Bu kısa sürede 20 kg vermek istemeye benzer. Hazmederek, sindirerek ve de bir daha geri dönmeyecek şekilde kalıcı olarak öğrenmeye odaklanın. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitede tekrar tekrar geniş zamanı geniş bir sürede mi öğreneceksiniz? Öğrenin, öğrenmiş olarak kalın, hep baştan başlamak zorunda kalmayın. Bir kişi çarpım tablosunu 1 kez öğrenmiş olur. Her yıl öğrenmez. Bir konu her yıl öğreniliyorsa, geçen yıllarda öğrenilmemiştir. Öğrenilseydi, tekrar öğrenilmeye ihtiyaç duyulmazdı.
24. Hikaye okurken her gördüğünüz bilinmeyen kelime için sözlüğe bakmayın. Herkes hikaye okuyun der de, nasıl hikaye okunacağını kimse söylemez. Bu konuyu ayrı bir yazımda başlı başına açıklayacağım.
25. Bilinç üstü olan çalışmanızı devamlı ve sürekli tekrar ile bilinç altınıza indirin.
Bu nasıl olacak? (Bu konuyu ayrı bir yazımda detaylı açıklayacağım). Örneğin araba kullanmayı hiç bilemeyen birisi, aynı anda hem aynaya bakıp, hem vitesi 1’e geçirip, hem debriyajdan ayağını çekip, hem nasıl gaz vereceğim? der. Çünkü, tüm bunları bilinç üstü yapmak zorundadır. Tekrar tekrar henüz yapılmadığından bu davranışlar bilinç altına inmemiştir. Çok fazla yapıldığında artık farkında olmadan yapıla - gelir olur. Örneğin, bozacı, bozayı bardağa belki 10.000. kez doldururken kendisi de nasıl doldurduğunu bilmez ve bilmesine de hiç gerek yoktur. O kadar çok bunu tekrarlamıştır ki, artık bilinç altı – otomatik yapar hale gelmiştir. Artık düşünmeden ve dikkat etmeden bardağı doldurur. Pideciler, lahmacun hazırlarken hızlı ve el alışkanlığı ile hamurları hazırlarlar. Sizde İngilizce öğrenirken o kadar çok tekrar çalışması yapın ki, bilinç altınıza girerek kolayca öğrenmeniz gerçekleşsin.
26. Konuşurken cümleyi çevirmeyin.
İngilizce bir cümle size söylenince, kafanızda o cümleyi 1. İngilizce duyup, 2. Türkçeye çevirip, 3. Türkçeden İngilizceye tekrar çevirip cevap vermeyin. İngilizce anlayın, direk İngilizce cevap verin. İngilizce – Türkçe – Türkçe – İngilizce aşamalarına gerek yok. Yapmayın. Bu nasıl olacak? 30. maddede açıkladım. Çeviri yaparak İngilizce öğrenilmez. ( Biz üniversitede çeviri dersini ancak 3. sınıfa geçince görmeye başladık).
27. İngilizcedeki eklere dikkat edin.
İngilizcede 3 ek vardır.
a) Prefix: ön ek: untidy.
b) Suffix: son ek: teacher
c) Afix: orta ek: mEn. “E” harfi.
28. Dil öğrenmeye ara vermeyin.
Kesintisiz süreç olarak öğrenmeye devam edin. Yoksa, öğrendikleriniz geri gider.
29. Sadece ders dinlemeyin.
Ders anlatanı dinlerken, sadece dinleyici olmayın; öğrenici olun. Öğrenen olun. Öğrenin.
30. Başkası için başarılı olan yöntem size uygun olmayabilir.
Bir arkadaşınızın öğrendiği yöntem size uygun olmayabilir. Başkasının pantolonu size uymaz.
31. Yazarak çalışın:
Yazarak kafanızda bilgi kalıcı olarak kalır.
32. Bir kelimeyi öğrenirken, sadece anlamını değil, cümle içinde ve hangi durumda nasıl kullanıldığını da öğrenin.
Türkçeden örnek verirsem, vefat etmek = ölmek her ölen için kullanılmaz. Örneğin: “Dün kedi vefat etti” denmez. Bunun en iyi yolu: Sayısız hikaye kitabı okumaktır. Böylece kelimelerin hangi durumlarda nasıl kullanılacağınızı bileceksiniz.
33. Aynı hikaye kitabını en az 7 kez okuyun.
“Eh 1 kez okudum, zaten anladım derseniz”, BELKİ anlamış ama İngilizceyi öğrenememiş olursunuz. Zihin, 7 kez okumayı 1 kabul ediyor. 8 kez okursanız 2 kez okumuş olacaksınız. 7 ayrı kitabı 1 kez değil.
34. İngilizce hikaye ve roman seçimini zevkinize göre yapmayın: Örneğin, siz macera türünü seviyorsunuz ve hep macera ile ilgili hikaye- roman okuyorsunuz. Ne oldu? Hep macera ile ilgili – ilişkin- kelime dağarcığınız olacak. Bu nedenle zevkinize göre değil, elinize ne geçerse, değişik türlerde okuyun ki çok farklı kelimeleri de öğrenin.
35. Belli bir düzeye geldikten sonra İngilizce – İngilizce sözlük kullanın.
Öğrenilen kelime örnek cümlenin içinde yer alsın. İngilizce olarak açıklasın. IPA içinde olsun.
Tavsiye edeceğim sözlük linki buradadır. Buradan satın alabilirsiniz.
İngilizce ingilzce dev sözlüğü buradan alabilirsiniz. www.alinkiya.com
38. I.P.A ( International Phonetics Alpahabets) öğrenin.
39. Yazılı anlatımı ihmal etmeyin.
Writing ( yazılı anlatım ) dil öğreniminde en ihmal edilen bölümdür. İngilizce yazılı anlatım, Türkçe yazılı anlatım ile kuralları açısından çok farklıdır.
40. Ertelemeyin.
Bazı üniversite öğrencileri diyor ki, hele bir üniversite bitsin, ondan sonra İngilizce öğrenmeye başlarım. Tercümesi: ( Şu an gezip – tozmaktan, arkadaşlarla vakit geçirmekten aşırı meşgulüm). Ötelemek, vakti gelince ileri bir tarihe mümkünse gene ötelemek. Balerin olmak isteyen bir kişi 24 yaşında balerin olmak için ilk defa çalışmaya başlasa nasıl olur?
41. Sonuç: “Neden” İngilizce öğreneceğinizi bulun. Sonra “nasıl” öğreneceğiniz aşamasına geçin. Sizin çok çalışmak dediğiniz belki, gerçekten “gereken çok çalışmak” ile örtüşmeyebilir ve genellikle de yeterli değildir.
Gerçek anlamda, doğru kaynak ve yöntemler ve iyi bir planlama ile başaracaksınız.
En uygun kaynaklara www.alinkiya.com sitesinden rahatça ulaşabilirsiniz.
Örneğin: İnsan hiçbir nedeni yokken Kırgızca dilini öğrenir mi? “
Neden” dil öğrenmeniz gerektiğini çok iyi bilmelisiniz.
“Neden” genel değil, tamamen size özgüdür. Sizin kendi kişisel nedeninizdir. “Neden” dil öğrenmek zorunda olduğunuzun gerekçelerini madde madde Türkçe olarak yazarak yapın.
2. İşi bilen kişilere itibar edin.
İngilizceyi öğrenememiş kişilerin tavsiyelerine itibar etmeyiniz. Araba kullanmasını bilmeyen birisinden araba kullanma hakkında tavsiye almak ister miydiniz?
3. Dil öğrenmek hayatınızda elzem olmalı ve önemli bir ihtiyacı karşılamalıdır.
Dil, “sadece öğrensem iyi olur, bir öğreneyim, kenarda dursun, lazım olunca yabancı dilimi kullanırım” demekle olmaz. Zaten yabancı dil, bir tarafta durmaz. Ciddi bir ihtiyacı karşılamalıdır.
4. Dil öğrenmek kolay değildir.
Belli bir disiplin, azim ve çalışmayı gerektirir. Kısa yol olsa, önce biz kısa yoldan öğrenirdik.
5. Dil öğrenmek nankör müdür?
Dilin ne kabahati var? İnsanların bazıları nankördür! Örneğin, buz tutmuş bir yokuşta kızağı yukarı ittiriyorsunuz. Eğer ittirmeyi durdurursanız, geri gidersiniz, bunun için düzlüğe çıkıncaya kadar hep yukarı ittirmeye çaba sarf etmek zorundasınız. Dil öğrenmek de böyledir. Kesintisiz çalışmak ve hep ilerlemek zorundasınız. Hep böyle mi olacak? Belli bir eşiği geçtikten sonra düzlüğe çıktığınızda artık aynı zorluğu duymayacaksınız. Keep going. Vazgeçmeyin: Never give up !
6. Dil öğrenmenin aşamaları:
a) İlk öğrenmeye başladığında, öğrenci anlamaz, konuşamaz, çok sıkılır. Mutsuzluk.
b) Anlar hale gelir, konuşmak ister, kelimeler cümleler aklına zor gelir. Sıkıntı. Mutsuzluk.
c) Anlar, biraz biraz konuşmaya başlar. Dil öğrenmekten artık hoşlanmaya ve keyif almaya başlamıştır. Artık kritik eşiği geçmiştir. Dil öğrenmeğe istekli olarak devam eder. Mutludur.
% 95 kişi b) şıkkındaki durumda vazgeçer; biz gibi - dili öğrenenler- bu aşamada bırakmayıp azimle devam edenlerdir. Sadece, bırakmayıp devam edenlerdir. Bırakanlar hep yokuşla karşılaşacaklarını zannederler ve bırakırlar. Sonra tekrar başlarlar, tekrar bırakırlar. Aslında, biraz daha ilerleseler düzlüğe gelecekler. Vazgeçerler. Onları, “dil öğrenmek nankördür” kulübüne kayıt edeceğiz. İçleri rahat ve İngilizceyi öğrenemedikleri için artık bahaneleri var. Neden? Dil öğrenmek (onlara göre) nankördür.
Çocuklar, bilgisayar oyununun nasıl öğrenileceği konusunda zorlansa da hiç vazgeçeni duydunuz mu? Sadece bırakmaz, vazgeçmez ve ilerlemeye devam eder ve öğrenir.
7. Akılsızdan akıl almayın:
Dil öğrenemeyenler akıl verir.
Şu Audio CD’yi en az 10 kez dinle dersiniz; Öğrenci der ki: Ben CD yerine, film izleyeyim. Film izlemek o öğrenci için çare olsaydı, zaten film izle diye tavsiye ederdim. Madem dil bilmeyi – öğrenmeyi biliyor, o zaman öğretmene niye soruyor? Ondan ders alıyor? Çünkü, eğlenceli ve rahat ortamı istiyor. Bu kişilerin - denileni yapmayıp; kendi fikirleri doğrultusunda davranmak isteyenlerin dil öğrenme konusunda 150 yıllık bir süreye daha ihtiyaçları olacaktır. Doktor size şu ilacı kullan dediğinde, siz kendi istediğiniz ilacı mı kullanıyorsunuz? O zaman doktorda ne işiniz var ?
8. Konuşabilmek mi istiyorsunuz, susun, dinleyin:
Önce dinleyin. Konuşmak istiyorsanız sınırsız dinlemeye; yazılı anlatım yapmak istiyorsanız, sınırsız okumaya ihtiyacınız var.
Yılda 5 hikaye okumak ile dil öğrenilseydi, herkes 15 dil öğrenirdi! Ne yapacaksınız? Sınırsız okuma ve dinleme.
Non stop – durmaksızın listening yapın. Öğrenemeyenler, ısrarla dinleme “listening” yapmıyorlar. Kulaktan girmeden ağızdan çıkmaz. Input – output.
Bir bebek 1 yıl neden konuşamıyor? Eğer konuşabilseydi, 1 yıl susmayacaktı. Dili öğrenemeyecekti. Dinlemeye, öğrenmeye ihtiyacı var.
9. Başarının bedelini pazarlıksız ödeyin. Çalışma bedelinde kendinizle pazarlığa girişmeyin.
Hiç kimse bedel ödemeden başarıya ulaşmaz. Bedeli, para anlamında kullanmıyorum. Bedel, gerçekten yapılması gerekeni kişisel olarak eksiksiz yapmaktır. İngilizce öğrenenler, bu bedeli ödemiştir. Binlerce sayfa okuma, yüzlerce saat dinleme, ders çalışma, kararlılık, azim, hedefli ve planlı çalışma bunların bazıları. Kolaycılık arayanlar, kolayca başarısız olurlar. Nasıl ki, insan zayıflamak için gerekeni yapmak zorunda ise, dil öğrenmek için de GEREKENİ yapmak zorundadır. Herkes zayıflamak istiyor ama kimse spor yapmak istemiyor.
10. Kısa sürede İngilizce öğrenilir mi?
Bir ayda İngilizce öğreneceksiniz, uyurken dil öğreneceksiniz gibi söylemlere itibar etmeyin. 1 ayda sadece başlangıç yapılabilir. Belli birkaç yapı, cümle ve kelime öğrenilir.
11. Seviyeniz, sandığınız veya size söylenen seviyeniz olmayabilir:
Herhangi bir yerde, kursta vs. bir kitap size okutulduysa ve kitabın üzerinde örneğin pre-intermediate yazıyorsa, o “kitabın seviyesidir”. Sizin seviyeniz değil. Kendinizi dünya çapında pre-intermediate sanmayınız. pre-intermediate olmak için dünya çapında belli sınavları dinleme – konuşma- okuma ve yazma olarak başarabilmeniz gerekir. Bu kişiler, başka bir İngilizce kursuna yazıldıklarında kendilerini pre-intermediate seviyesinde olduklarını sanarak bir üst intermediate kursa başlamak istemektedir. Dil kursu da haklı olarak bir seviye belirleme sınavı yapmak isteyecektir. İtiraz etmeyin. Ancak bu dil kursunun sizin 4 becerinizi tek sınavda ölçebileceğini de pek tahmin etmiyorum. Örneğin, sınavda konuşma, dinleme ve yazılı anlatım sınavı yapılacak mı? Genelde okuma - anlama ve test yapılmakta, dil ve kelime bilgisi ölçülmektedir. Bir kursa gelen öğrencinin genelde eline birkaç sayfa soru verilip, “otur bir odada çöz getir” denmektedir. Evet, ilk aşama için olabilir; ama bir öğrencinin 4 düzeyinin de ( Dinleme, konuşma, okuma ve yazılı anlatım ) ölçülmesi hakikaten gerçekleşecek midir? Seviye tespit sınavı güvenilir midir?
12. Kendinizi bilerek veya bilmeyerek kandırmayın.
İngilizce öğrenmeyi sevmiyorsanız ve İngilizce size Dünyanın en zor dili geliyorsa, problem yok, birkaç ay Rusça çalışın, Kiril alfabesi ve Rus Dili gramerini öğrenin. Eminim ki, İngilizce sizin en sevdiğiniz ve en kolay öğrenilen, en basit diller sıralamasında 1. Sıraya yerleşecektir. Nereden biliyorum? Kendimden. Öğrenci, dil öğrenmek için gerekenleri yaptığını sanabilir ve buna inanabilir. Sizin yaptıklarınız ile gerekenler aynı olmayabilir. Dikkat. Her zaman az çalışma vardır; hiçbir zaman çok çalışma yoktur. Çok çalışmanın zararı yoktur, sonuçta başarı gerçekleşir.
13. Dil öğrenme isteğiniz ne kadar kuvvetli?
“Neden” çözüldükten sonraki “nasıl” aşaması daha kolaydır. Bilgine bir kişi sormuş: “Bende senin gibi nasıl bilgin olabilirim?” diye. Bilgin, hiç cevap vermeyip, soru soranı doğru denize sürükleyip suyun içine kafasını sokmuş. Neredeyse boğulacakken serbest bırakıp nefes almasını sağlamış. Boğulma noktasına gelen kişiye sormuş: “Biraz önce neyi çok istedin?” “Nefes almayı çok istedim”, demiş. “İşte, bir şeyi şu andaki gibi nefes almak kadar hayati anlamda çok istersen öğrenebilirsin” demiş.
Sizin dil öğrenmeyi isteme dereceniz ne kadar kuvvetli?
14. Dil öğrenmeyi tamamen ve SADECE öğretmenden, kurstan, internetten kısaca, bir başkasından beklemeyin.
Oturun, odaklanın, kendinizi verin ve süper çalışın. Kendine yardım etmeyene kimse yardım edemez. Hiç kimse sizin yerinize çalışamaz. Kendinizi çalışmaya gömün.
15. Dili devamlı çeviri yaparak, - özellikle başlangıç ve orta seviyelerde – öğrenmeye çalışmayın.
Öğrenemezsiniz. İlkokul öğrencilerine dahi çeviri ödevi verildiğini görüyorum! Her yapının kafanızda Türkçe birebir karşılığını ararsınız, böyle bir şey yok. Örnek: İngilizcede sigara içmek: “smoke”, drink değil. “Present Perfect Tense” ile aynı olan Türkçede böyle bir zaman yok.
Biz “seviyorum” diyoruz. İngilizce’de “I am loving” demiyoruz.
Rusça’da şimdiki zamanda “to be” fiili yok. Kullanılmıyor. Я – учитель. Rusça’da ben ( erkek) öğretmenim demek. Я = ben. Учитель = öğretmen. Bu cümlede fark ettiğiniz gibi fiil hiç yok. Bu nedenle, yeni İngilizce öğrenmeye başlayan bir Rus, kendi anadilinden esinlenerek –öyle düşünerek “I am a teacher” cümlesini yanlış ve eksik olarak “ I teacher” olarak kuruyor. İngilizce’de pre-intermediate seviyesine gelmeden çeviri yaparak öğrenmeyin. Sakatlanırsınız.
16. İleri düzey soru sormayın ve öğrenmeyin.
Eğer tecrübesiz bir öğretmene, henüz gerekmeyen çok ileri düzey bir soru sorarsanız, o da cevabı bilmiyor demesinler diye size açıklarsa, yandınız. Sakatlandınız, geçmiş olsun. Şu ana kadar öğrendiklerinizi de kafanızda karıştırırsınız ve hep birlikte bataklığa gidersiniz. Örneğin daha “simple present tense” yeni öğrendiniz ve “past perfect tense” merak ettiniz. Merak etmeyin. Felaket. Tecrübeli ve işini bilen öğretmen açıklamaz, doğrusu da budur. Vakti gelmeden öğrenmeye çalışmayın. 4 işlemi yeni öğrenen, trigonometriyi merak ederse ne olacak?
17. Dil öğrenmek için yurt dışına gitmek şart mı?
Cevap: Hayır. Hatta belli bir düzeyde İngilizce öğrenmeden ve alt yapıyı kurmadan asla gitmeyin.
18. Kendi işinize düşeni yapın. Çalışın. İngilizceyi SİZ öğreneceksiniz. SİZ çalışacaksınız.
19. Ciddi okuma yapın.
Her gün mümkünse kafanızı kaldırmadan 1 saat okuma yapın. Vaktiniz yoksa yarım saat. Tekrar söylüyorum. HER GÜN. ( Hafta sonu tatili yok).
20. Sınırsız dinleme yapın.
“Ben dinlemeleri şarkı dinleyerek yapıyorum” derseniz, şarkıları öğrenirsiniz, İngilizceyi değil.
21. Dil öğrenme alışkanlığı edinin.
O kadar çok ve sıklıkla İngilizceyi öğrenmeye çalışın ki; artık sizde alışkanlık olsun.
22. İngilizce rüya görün. Şaka değil. Bu konuyu ayrıca detaylı olarak ayrı bir konuda anlatacağım.
23. Çok hızla ilerlemeyin.
Dil öğrenirken, çok kısa zamanda çok ilerleme kaydedeceğiniz beklentisi içine girmeyin. Bu kısa sürede 20 kg vermek istemeye benzer. Hazmederek, sindirerek ve de bir daha geri dönmeyecek şekilde kalıcı olarak öğrenmeye odaklanın. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitede tekrar tekrar geniş zamanı geniş bir sürede mi öğreneceksiniz? Öğrenin, öğrenmiş olarak kalın, hep baştan başlamak zorunda kalmayın. Bir kişi çarpım tablosunu 1 kez öğrenmiş olur. Her yıl öğrenmez. Bir konu her yıl öğreniliyorsa, geçen yıllarda öğrenilmemiştir. Öğrenilseydi, tekrar öğrenilmeye ihtiyaç duyulmazdı.
24. Hikaye okurken her gördüğünüz bilinmeyen kelime için sözlüğe bakmayın. Herkes hikaye okuyun der de, nasıl hikaye okunacağını kimse söylemez. Bu konuyu ayrı bir yazımda başlı başına açıklayacağım.
25. Bilinç üstü olan çalışmanızı devamlı ve sürekli tekrar ile bilinç altınıza indirin.
Bu nasıl olacak? (Bu konuyu ayrı bir yazımda detaylı açıklayacağım). Örneğin araba kullanmayı hiç bilemeyen birisi, aynı anda hem aynaya bakıp, hem vitesi 1’e geçirip, hem debriyajdan ayağını çekip, hem nasıl gaz vereceğim? der. Çünkü, tüm bunları bilinç üstü yapmak zorundadır. Tekrar tekrar henüz yapılmadığından bu davranışlar bilinç altına inmemiştir. Çok fazla yapıldığında artık farkında olmadan yapıla - gelir olur. Örneğin, bozacı, bozayı bardağa belki 10.000. kez doldururken kendisi de nasıl doldurduğunu bilmez ve bilmesine de hiç gerek yoktur. O kadar çok bunu tekrarlamıştır ki, artık bilinç altı – otomatik yapar hale gelmiştir. Artık düşünmeden ve dikkat etmeden bardağı doldurur. Pideciler, lahmacun hazırlarken hızlı ve el alışkanlığı ile hamurları hazırlarlar. Sizde İngilizce öğrenirken o kadar çok tekrar çalışması yapın ki, bilinç altınıza girerek kolayca öğrenmeniz gerçekleşsin.
26. Konuşurken cümleyi çevirmeyin.
İngilizce bir cümle size söylenince, kafanızda o cümleyi 1. İngilizce duyup, 2. Türkçeye çevirip, 3. Türkçeden İngilizceye tekrar çevirip cevap vermeyin. İngilizce anlayın, direk İngilizce cevap verin. İngilizce – Türkçe – Türkçe – İngilizce aşamalarına gerek yok. Yapmayın. Bu nasıl olacak? 30. maddede açıkladım. Çeviri yaparak İngilizce öğrenilmez. ( Biz üniversitede çeviri dersini ancak 3. sınıfa geçince görmeye başladık).
27. İngilizcedeki eklere dikkat edin.
İngilizcede 3 ek vardır.
a) Prefix: ön ek: untidy.
b) Suffix: son ek: teacher
c) Afix: orta ek: mEn. “E” harfi.
28. Dil öğrenmeye ara vermeyin.
Kesintisiz süreç olarak öğrenmeye devam edin. Yoksa, öğrendikleriniz geri gider.
29. Sadece ders dinlemeyin.
Ders anlatanı dinlerken, sadece dinleyici olmayın; öğrenici olun. Öğrenen olun. Öğrenin.
30. Başkası için başarılı olan yöntem size uygun olmayabilir.
Bir arkadaşınızın öğrendiği yöntem size uygun olmayabilir. Başkasının pantolonu size uymaz.
31. Yazarak çalışın:
Yazarak kafanızda bilgi kalıcı olarak kalır.
32. Bir kelimeyi öğrenirken, sadece anlamını değil, cümle içinde ve hangi durumda nasıl kullanıldığını da öğrenin.
Türkçeden örnek verirsem, vefat etmek = ölmek her ölen için kullanılmaz. Örneğin: “Dün kedi vefat etti” denmez. Bunun en iyi yolu: Sayısız hikaye kitabı okumaktır. Böylece kelimelerin hangi durumlarda nasıl kullanılacağınızı bileceksiniz.
33. Aynı hikaye kitabını en az 7 kez okuyun.
“Eh 1 kez okudum, zaten anladım derseniz”, BELKİ anlamış ama İngilizceyi öğrenememiş olursunuz. Zihin, 7 kez okumayı 1 kabul ediyor. 8 kez okursanız 2 kez okumuş olacaksınız. 7 ayrı kitabı 1 kez değil.
34. İngilizce hikaye ve roman seçimini zevkinize göre yapmayın: Örneğin, siz macera türünü seviyorsunuz ve hep macera ile ilgili hikaye- roman okuyorsunuz. Ne oldu? Hep macera ile ilgili – ilişkin- kelime dağarcığınız olacak. Bu nedenle zevkinize göre değil, elinize ne geçerse, değişik türlerde okuyun ki çok farklı kelimeleri de öğrenin.
35. Belli bir düzeye geldikten sonra İngilizce – İngilizce sözlük kullanın.
Öğrenilen kelime örnek cümlenin içinde yer alsın. İngilizce olarak açıklasın. IPA içinde olsun.
Tavsiye edeceğim sözlük linki buradadır. Buradan satın alabilirsiniz.
İngilizce ingilzce dev sözlüğü buradan alabilirsiniz. www.alinkiya.com
38. I.P.A ( International Phonetics Alpahabets) öğrenin.
39. Yazılı anlatımı ihmal etmeyin.
Writing ( yazılı anlatım ) dil öğreniminde en ihmal edilen bölümdür. İngilizce yazılı anlatım, Türkçe yazılı anlatım ile kuralları açısından çok farklıdır.
40. Ertelemeyin.
Bazı üniversite öğrencileri diyor ki, hele bir üniversite bitsin, ondan sonra İngilizce öğrenmeye başlarım. Tercümesi: ( Şu an gezip – tozmaktan, arkadaşlarla vakit geçirmekten aşırı meşgulüm). Ötelemek, vakti gelince ileri bir tarihe mümkünse gene ötelemek. Balerin olmak isteyen bir kişi 24 yaşında balerin olmak için ilk defa çalışmaya başlasa nasıl olur?
41. Sonuç: “Neden” İngilizce öğreneceğinizi bulun. Sonra “nasıl” öğreneceğiniz aşamasına geçin. Sizin çok çalışmak dediğiniz belki, gerçekten “gereken çok çalışmak” ile örtüşmeyebilir ve genellikle de yeterli değildir.
Gerçek anlamda, doğru kaynak ve yöntemler ve iyi bir planlama ile başaracaksınız.
En uygun kaynaklara www.alinkiya.com sitesinden rahatça ulaşabilirsiniz.